Need for Speed serisinin en iyi oyununun hangisi olduğu sualini şimdiye kadar çok bireye sormadım; fakat sorduklarımdan da büyük bir oranda Porsche Unleashed cevabını aldım. Yüzdeye vursan 50’den yukarıya çıkar, kesin. Ben de bundan farklı düşünmüyorum. Çünkü Porsche gibi bir markanın oyunuydu o ve NFS adıyla birleşince çok iyi bir reyin ortaya çıkmıştı. Son zamanlardaki Underground furyası ve birliktesi getirdiği, artık bana iyice kabak tadı veren modifiye hadisesini göz arkasını edersek, tek sözcükle şahane bir reyindi. Özellikle daha önceki model Porsche’lardan başlayıp, uzun uğraşlar sonunda nihayet 911 Turbo’yu ilk kere kullandığımda gerçekten de ellerimde o direksiyonu yakalıyormuşçasına mutluydum; bunu asıl bir 911 Turbo’nun koltuğuna kurulduğumda ancak sezebilirim. Elbette otomobilleri sıfırdan alıp birer sürat canavarı haline getirmek de aşırısıyla cümbüşlü ve görsel olarak aşırısıyla albenili; ama diğerlerinin de, arabaların reel orijinallerinin de bambaşka bir tadı var. Ne kadar mı? Porsche, anımsadığım kadarıyla ondan sonra Corvette ve emredin sırada Alfa Romeo!
Oh Romeo!!!
SCAR sizi, oynamaya başladığınız andan itibaren apayrı bir tatla sarmalamıyor belki ama içinde farklı bir şeyler kapsadığının sinyallerini daha oyunu açar açmaz veriyor. Giriş videosu gerçekten de çok hoş ve o sırada çalan müzik aşırısıyla güzel, işte bu hoş bir başlangıç. Onun hemen ardından da sade ve göz yormayan mönüsüyle reyin bizi selamlıyor. Arka tasarıda devamlı dönüp duran videonun önünde, mönü alternatifleri kolay puntolarda yer almış gidişattalar. İlk olarak, artık her oyundan alıştığımız profil yaratma operasyonunu asıllaştırıyoruz; ardından da reyin modlarının ve değişik alternatiflerin yer aldığı ekranla buluşuyoruz. En üstte bulunan Dynasty Mode alternatifi ile kariyer yapma ihtimaliniz varken, onun hemen altındaki Instant Action’da da Dynasty Mode ile açtığınız vasıtalarla ve pistlerde müsabaka ihtimaline sahipsiniz.
Oyunun reel tadının çıktığı yer ise tabi ki Dynasty Mode. Gerçekten de aşırısıyla derin ve size 80’den fazla yarış yaparak kendinizi geliştirme ihtimali sunuyor. Dikkat edin; “kendinizi geliştirmekten”, başka bir deyişle sürüş becerilerinizi yükseltmekten bahsediyorum. Dynasty Mode vaktince yarıştığınız muhtelif parkurlarda dereceye girip marifet puanı kazanarak ve bazı ehemmiyetli yarışları kazanarak elde edeceğiniz kask, eldiven gibi sürüş ekiplerini yarış süresince üzerinize geçirerek sürüş puanlarınızı yükseltiyorsunuz. Bu gerçekten de oyunun en büyük özelliklerinden ve oyuna başladığınız anda tam eforlarınız sıfır iken, çoğalan seviye seviyeniz ile her özelliğinizin puanı da yükseliyor; neticede virajları daha rahat alıyor, otomobili daha ivedi ivmelendirebiliyor ve arabanın içinde daha performanslı oluyorsunuz. Üstüne üstlük, bu saydığım duyuların hepsini birden yarış sırasınca adam gibi seziyorsunuz. Hele bir de elinizin altında direksiyonunuz varsa, hiç kimse sizin neşenize yanaşamaz.
Dynasty ile kariyer yapmaya başladığınızda karşınıza üç farklı alternatif daha çıkıyor. Bunlar; Tours, Challenges ve Time Assault. Time Assault dışında kalan iki alternatifin kendilerine ait birbirinden farklı beşer alt başlığı daha bulunuyor. Tours ismi altında, ilk olarak, beş ayrı güçlük seviyesinden birini ardından da muhtelif yarışlara katılarak tecrübe puanınızı yükseltiyor, seviye sıçrıyor ve daha güç olan yarışları faal hale getirebiliyorsunuz. Her güçlük seviyesinin altında ise dörder tane, her birinde birbirinin benzersi olan yarış çeşitleri yer alıyor. Hepsindeki reel emelinize tecrübe puanınızı yükseltmek diyebiliriz. Bazılarında az evvel bahsettiğim eldiven, kask, yarışçı tulumu gibi teçhizatları kazanabiliyorsunuz; o da o yarışın ekstra mükâfatı olmuş oluyor. Sırayla takip ederek dördüncü kısma geldiğinizde dokuz turluk şampiyonluk yarışına çıkıyorsunuz ve birinci geldiğiniz takdirde o güçlük seviyesini tamamlamış oluyorsunuz. Yazıya dökünce çok sıradan ve basmakalıp gibi görünebilir; ama reyin gerçekten de zevkli.