Türkiye’nin AB azalık süreci ve Kıbrıs mevzusundaki pozitif yaklaşımları iki milleti birbirine yakınlaştırırken bir enteresan yakınlaşma da coğrafi açıdan
Yunanistan’ın, 1821’de bağımsızlığını kazanmasından itibaren Türkiye-Yunanistan ilişkileri, Atatürk ve İnönü’nün cumhurbaşkanlığı yarıyılları dışında hep gerginlikler ve savaşlarla tanımlandı. Ege denizindeki ismeler, kıta sahanlığı, Batı Trakya Türkleri ve Kıbrıs meseleleri iki komşunun arasının her zaman sarih olmasına neden oldu. Ancak son senelerde iki ülke arasındaki buzların erimesi ve başta Türkiye’nin AB azalık süreci ve Kıbrıs mevzusundaki pozitif yaklaşımları iki milleti birbirine yakınlaştırırken bir enteresan yakınlaşmanın da coğrafi açıdan yaşandığı ortaya çıktı.
Jeoloji uzmanlarına göre, Türkiye’nin üzerinde bulunduğu kara parçası levha hareketleri çerçevesinde her sene Yunanistan’a doğru ilerliyor. Afrika, Avrasya ve Arabistan levhaları tarafından sıkıştırılan Anadolu levhası kendisinden daha sert kara parçası olan Ege levhasının altına giriyor. Her sene asıllaşan bu hadise Türkiye’yi Yunanistan’a 2,5-3 santimetre yanaştırıyor.
Yeryüzünün Pangea isminde tek bir kıtadan bölünerek zamanla günümüzdeki yerlerine eriştiğini belirten Kayseri Jeoloji Mühendisleri Odası Şehir Temsilcisi Adnan Evsen, “Yüzey biçimlerinin jeolojik zaman ebadı içinde yaradılışı levha hareketleri çerçevesinde asıllaşır. Yer kabuğu ve hemen altındaki manto tabakasının birleşmesinden oluşan taş küre, yavaş bir hareketle yer değiştiren 12 ayrı ‘levha’ halinde, değişken bir yap-boz tablosu oluşturur. Yerin altında takribî 17 bin santigrat derece sıcaklığı sahip magma katmanı, zaman zaman yoğunlaşarak hacim çoğalışı neticeyi 12 levhanın birleşme noktalarını kırar. Bu da kara parçalarını hareketlendirir. Hareketlenen kara parçaları birbirine çarpar.” dedi.
Levha hareketlerinin kara parçalarında ufak oranlarda kaymalar oluşturduğunu anlatan Evsen, “Levhalar vasati olarak senede birkaç santimetre ölçeğinde hareket ederler. Bu kayma en uç misal olan Pasifik levhası için senede 15 santimetreye erişmektedir. Hareket halindeki levhaların birbirleri arasında yanaşma, uzaklaşma, yan yana kayma olmak üzere üç cins ilişkisi olabilir. Yeryüzünün alanı değişmez olduğuna göre yanaşma hudutlarında bir ölçü levha yüzeyinin yok olması, uzaklaşma hudutlarında ise yeni levha yüzeyi yaratılması gerekmektedir. Bu sebeple birinci cins levha hudutlarına ‘devirici’, ikinci cins hudutlara ise ‘yapıcı’ hudutlar ismi verilir. Üçüncü cins, ‘yanal yönlü’ ya da ‘mutasyon’ hudutlarıdır. ” diye konuştu.
Levha hareketlerinin Türkiye’yi hasmına yaşlaştırdığını ifade eden Jeoloji Mühendisleri Odası Temsilcisi laflarını şöyle sürdürdü: “Anadolu levhası 11 milyon sene evvel Afrika levhasının çarpması neticeyi hareketlenmiştir. Çarpmanın tesiriyle öncelikle Doğu Anadolu ve değişik kısımlar sıkışıp kalınlaşmıştır. Bu kalınlaşmanın kıta kabuğunun karşılamayacağı bir seviyeye erişmesi neticeyi Anadolu batıya doğru hareket etmeye başlamış ve Ege levhasıyla yakınlaşma ilişkisine girmiştir. Bu arada Akdeniz’in tabanı da Girit’in altına dalıp batıyor. Böylece biz Yunanistan’a yanaşıyoruz. Yunanistan da Libya’ya yanaşıyor. Ege levhası oranla ilerleme sürati düşüktür. Anadolu’nun bu hareketiyle orada sıkışan kara parçalarının tesiriyle Ege’de ufak adaların oluştuğu görülmektedir. Tabi ki bu çok uzun süreçlere sabreden bir olgudur.”