Her türlü teknolojinin elimizin altında olması daha süratli üretmemizi sağlar mı
Çalışma etrafı yararlı işler çıkarmakta ne kadar tesirli? Her türlü teknolojinin elimizin altında olması daha süratli üretmemizi sağlar mı? Peki ya yaratıcılığımız? Çalıştığımız etraftan esin alabilir miyiz? Bu suallere tek doğru yanıt olmasa da, M.I.T. yerleşkesinin yeni mimarları planladıkları etrafların talebelerin, tahlilcilerin, bilim adamlarının ve öğretim misyonlularının ufkunu kalemtıraşına inanıyor.
Bilim ve Teknoloji dünyasına yabancı olmayan veya Amerika’daki üniversiteleri takip eden herkes M.I.T.’yi dinlemiştir. M.I.T. veya Massachusetts Institute of Technology’nin Boston’da bulunan üniversite yerleşkesinde bir hayli teknolojik buluşun esasları atılmış, bir hayli inovasyon M.I.T laboratuvarlarında fikirden deneye daha sonra da prototipe dönüştürülmüştür. Bugün mutasyon sırası üniversitenin kendisinde…. Üniversite yerleşkeyi, fakülte binaları, hayat alanları ve yatakhanelerini içine alan büyük bir mimari mutasyondan geçmekte.
Üniversiteyi bilim ve teknoloji dünyasına kattığı yeniliklere yaraşır bir bilme ve geliştirme etrafı haline getirmeyi kasteden proje, yerleşkeyi talebelerin ve öğretim azalarının en yararlı biçimde çalışabilecekleri ideal yer yapmak için iddaalı mimar ve tasarımcılardan yardım alıyor.
Yerleşkenin değişen yüzüOn yıl evveline kadar M.I.T. yerleşkeyi 1. Dünya Savaşı ardından yapılan imal kuruluşlarını anımsamaktaydı. Bugün mutasyon projesiyle yerleşke 10 yeni avant-garde binayla tertemiz bir atmosfere büründü. 10 sene süren proje 1.4 milyar dolarlık bütçeyle hakikatleşmiş. Projede dünyaca şanlı mimarlar vazife yapmış: Frank Gehry, Steven Holl ve Fumihiko Maki bu şanlı adlardan. Mutasyon projesinin finansmanı muhtelif bağışlar, yatırım fonları ve ödenti muhafiyeti tanınmış tahvillerden gelmiş. Ayrıca, M.I.T., etrafında bulunan 550.000 m2’lik alanın sahibi olarak kumpaslı emlak kazancıyla projenin giderlerini kısmen karşılamış. Kendall Square olarak öğrenilen bu bölgenin kiracıları arasında Microsoft, Google, Sanofi-Aventis ve Novartis gibi dünya devlerinin araştırma laboratuvarları var.
Bu projenin yola çıkma emeli, üniversitenin ileri seviyedeki bilimsel araştırmalarıyla örtüşen bir fiziksel etrafın yaratılmasıydı. Yeni binalar değişik gereksinimlere çağdaş teknolojilerle yanıt vermekte. Misalin, yeni residans binası, Ashdown House, enerji ve etraf tasarımları alanında otorite olan LEED tarafından altın sertifikaya layık görülmüş. Bu yurt binası mimari etraflar tarafından toksik olmayan materyeller ve inovatif çözümleri birleştirerek zaferli bir sürdürülebilir tasarım yapıtı olarak belirleniyor.
Öğretim ve araştırma için zorunlu her türlü ihtimali fiziksel alan ve teknik yeterlilikler ile sınıf, hayat alanı, kantin ve kütüphaneye taşıyor. Ortak alanların niteliğinin çoğalması hayat niteliği ve öğrenim niteliğini doğrudan etkiliyor. kanser araştırmalarına dağılan David H. Koch Institute for Integrative Cancer Research, Ellenzweig mimarlık ofisi tarafından projelendirilmiş. Burada mühendisler nanopartiküller kullanarak kanser hastalarına ne kadar dozda kemoterapi verilmesi gerektiğini tanımlıyorlar.
Enstitünün hemen yanında yeni MIT yerleşkesinin simgeyi haline gelen mimar Frank Gehry imzasını taşıyan Stata Center var. 2004’te açılan bu merkez suni zekâ, dil bilimi, elektrik mühendislik ve tabiat bilimi alanındaki analistleri biraraya getiriyor. Tüm yeni binaların tasarımı ve teknolojik teçhizatları sayesinde kısımlar arası, fakülte-talebe ve ticari işletmeler arası daha fazla işbirliği sağlanıyor.
Yeni Media LabM.I.T’nin en öğrenilen binalarından biri de Wiesner binasıdır. Media Lab olarak da öğrenilen bu binanın uzun zamandır yenilenmesi tasarlanıyordu. Ta 1999’da yeni bir Media Lab binası inşa etme projesi gündemdeydi ancak 90’ların sonunda yaşanan internet balonunun kısa müddette yok olmasıyla müessesesel sponsorların bulunması eforlaştı. İnşaatın başlaması Temmuz 2007’ye kadar ertelendi.
Yeni bina Japonya ve Amerika’da zaferli projelere imza atmış şanlı mimar Fumihiko Maki tarafından projelendirilmiş. Maki, binanın kişiliğini ve dinçlerini değiştirmeden çağdaş bir bina planlamış. Mimarinin Nobel mükâfatları olarak anılan Pritzker mükâfatını kazanmış olan Japon mimar Maki ve takımı yeni binayı öteki binalara bağlayan bir yapı planlayarak araştırma alanındaki etkileşimi çoğaldırmayı hedeflemişler.
Mimarın kendi tabiriyle ‘Amerika’da ve Japonya’da yaptığı en iyi bina’ olan yeni Media Lab, sırça ve metal çubuklardan oluşan ince ayrıntılar barındıran bir yapı. İçinde 9 adet saydam laboratuvar ve etrafında büro alanlarından oluşmakta. Bürolar, laboratuvarın çevresinde sanki bir ağ oluşturmuş. Böylece, teknik adamlar, kreatif ve yönetimsel kısım arasında etkileşim desteklenmiş. Her kısım sırça separasyonlarla ayrılınmış olduğundan bir noktadan bir hayli laboratuvar veya büro alanını görmek olası.
Yeni Media Lab yeni bir araştırma kavrayışını birliktesi getiriyor. O da fiziksel sınırlamaların olmadığı bir çalışma alanı: duvar yok, ayrılma yok, hudut yok. Değişik dallarda insanların birarada çalıştığı, fikirlerin bir beyinden öteki beyne dağıldığı geniş bir alan. Bu alan bir hayli profesyonelin katkılarıyla fikirleri somut tasarımlara dönüştüren geleceğe dönük bir laboratuvar.
En ince detayına kadar düşünülmüş 6 katlı çağdaş binaya değişik renklerdeki ayrıntılarla derinlik verilmiş boşluklar dominant. Her katın merdiven boşluğunun konturları kırmızı, mavi ve sarı gibi sansasyonel renklerde. Satranç salonundaki koltuklar mor. Yaygın sırça kullanımı sayesinde bol ışık alan, böylece enerji tasarrufu edilebilen ve herkesin birbiriyle temas içinde olduğu aydınlık bir çalışma alanı oluşturulmuş. Yeni tasarım, irtibat sistemi ve işbirliği gerektiren araştırmalar için çalışma ve sergi alanı vazifeyi görecek.
Media Lab mahsulü tasarımlarYeni binanın hemen yanında bir hayli bile buluşun keşfedildiği daha önceki Media Lab binası var. Media Lab’in en ehemmiyetli misyonu dijital teknolojileri günlük problemleri çözmek için kullanması. Bir Hayli popüler mahsulün esasları bu laboratuvarda atılmış. Media Lab’ın 60 müessesesel sponsoru var. Amerika’da çok popüler olan Guitar Hero oyunu, amazon.com’un elektronik kitap okuyucusu Kindle hep Media Lab mahsulleri.
Yeni binadaki laboratuvarlar çalışmaları daha süratle En sıradışı çalışmalardan biri Müzik ve teknolojiyi günlük yaşamımıza geçirmeyi kasteden Tod Machover ve takımının çalışması. Guitar Hero’nun yaratıcısı olan Machover, müziğin gücünün yalnızca dinleyerek değil, müziğe etkin katılarak başka bir deyişle müzik yaparak sezilebileceğine inanıyor. Machover’a göre müzik yapmak yalnızca sanatçıların, kompozitörlerin işi olmamalı. Herkes etkin olarak müziği tecrübeleyebilmeli. Bunun için doğru taşıtların yaratılması zorunlu. Misalin, oyuncak senfonisiyle çocuklara müziği hoşlandırıyor. Hyperscore ismini verdiği teknolojik arayüz sayesinde fiziksel ve beyinsel özürlülerin müzik yapmalarına imkan tanıyor.
Bir öteki esrarengiz araştırma acelesi hekime talebesi Grant Eliott’in yürüttüğü biyomekatronik alanındaki projeleri. Tıbbi nedenlerden bacağı kesilen bireylerin daha az mücadele tüketerek yürümelerini sağlayan dijital bazlı ileri teknoloji mahsulü takmalar planlıyor.
Lifelong Kindergarten veya Hayatboyu Anaokulu projesi daha yaratıcı bir cemiyet yaratmak için minik yaştan itibaren fertlerin hayal eforunu zenginleştirmeyi kastediyor. Patates baskısı ve origami çalışmalarını renk, ışık ve ses teknolojileriyle birleştirerek anaokulu çağından başlayarak fertlerin tasarım ve buluş kabiliyetini geliştirmeye odaklanıyor. Uzun vadede gelinmek istenen nokta, kendileri ve etrafları için bir hayli ihtimal yaratabilecek insanlar yetiştirmek.
Media Lab’in galibiyeti akademik araştırmalar ve müessesesel işdünyası arasında kurduğu köprüde. Post çağdaş binasıyla yeni mahsullerin yaratılmasında ve gelecek nesillerin bilme biçimlerinde büyük reformlara liderlik edeceğe benziyor.
dunyagazetesi
Yaftalar : Teknolojik Binalar