Şifreli iletileşme uygulamaları, bilhassa de son yıllarda sayısız kullanıcıya hizmet eder hale geldi. Çünkü kullanıcılar, uçtan uca şifreleme sistemine sahip olan iletileşme uygulamalarını kullanırken kendilerini inançta hissediyor, iletilerinin üçüncü şahıslarca görüntülenemeyeceklerini düşünüyorlar. Fakat bu durum, yasa dışı işler için de şifreli iletileşme uygulamalarını avantajlı hale getiriyordu. Bunun kolay bir örneğini, FETÖ operasyonları kapsamında sıklıkla duyduğumuz “ByLock” isimli uygulama olarak gösterebiliriz.
Şifreli iletileşme uygulamalarının kabahat şebeklerinin gözdesi haline geldiğini fark eden FBI, Avrupa Polis Teşkilatı (Europol) iş birliğinde “ANOM” olarak isimlendirilen özel bir uygulama geliştirdi. 2019 yılında kullanıma sunulan uygulama, arama yapamayan ve e-posta gönderemeyen akıllı telefonlara yüklenebiliyordu. Ayrıyeten bu uygulamaya dahil olunabilmesi için davet kodlarına gereksinim duyuluyordu. Europol tarafından yapılan açıklamalar, FBI’ın geliştirdiği uygulamanın meyvesini topladıklarını gözler önüne seriyor.
Şifreli iletileşme uygulamasıymış üzere görünen ANOM, 800 kişinin yakalanmasını sağladı
FBI tarafından geliştirilen ANOM, aslında kullanıcı bilgilerini direkt iş birliği yapılan polis teşkilatlarına gönderiyordu. Kolluk kuvvetleri, bu sayede nerede hangi cürmün işlenebileceğini tespit ediyor, teknik takibi başlatıyorlardı. Europol tarafından yapılan açıklamalar, bu uygulama sayesinde 800 kişinin yakalandığını gözler önüne seriyor. ANOM sayesinde gerçekleştirilen operasyonlarda ise uyuşturucu ticareti ve silah kaçakçılığı üzere büyük cürümler bulunuyormuş. Europol, düzenlenen operasyonlarda 55 lüks araç ile 48 milyon dolardan fazla da paraya el koyulduğunu tabir ediyor.
ANOM sıkıntısı, teknolojinin geldiği noktada kolluk kuvvetlerine de büyük işler düştüğünü gözler önüne seriyor. Sonuçta taşınabilir uygulama ağı her geçen gün biraz daha büyüyor ve bu tıp büyüme, misal yapıdaki uygulamaların sayısının artmasına yol açıyor. Lakin ANOM sayesinde cürüm şebekelerinin çökertilmiş oluşunun, örgütleri bir daha bu tıp uygulamalar kullanmaya itmeyeceği düşünülüyor.
