Dünyaya en yakın yıldız Hangisidir; Güneş Dünyaya en yakın yıldızdır ve 8 ışık dakikası 149.6 milyon kilometre uzaklıktadır.
Bu aynı zamanda güneşe baktığımızda onun 8 dakika evvelki halini görüyoruz demektir.700.000 kilometre yarıçapı ve 15 milyon K çekirdek sıcaklığı göz önüne alındığında H-R diyagramına göre G2 cinsinden cüce yıldızlar sınıfına girer. Güneş Sisteminin Samanyolu?nda Oort Bulutu?ndan oluştuğu sanılmaktadır. C ile K mutasyonu +/- 273 ile yapılır
Güneş manyetik bir alana sahip olan, dönen ve çekirdeğinde enerji üreten bir gökcismidir. Güneş, güneş sistemindeki Maddenin % 99.85?ni kapsar. Seyyareler % 0.135, uydular,asteroidler, kuyruklu yıldızlar, meteoritler ve seyyareler arası civar ise % 0.015?ni oluşturur. Güneşin enerjisi, 15 milyon K Kelvin sıcaklıktaki ve yeryüzü Atmosfer tazyikinden milyarlarca defa fazla olan çekirdeğindeki, hidrojenin helyuma dönüşmesinden kaynaklanır. Çekirdek tepkimeleri neticeyi özgür kalan enerji, yüzeye kazanç ve buradan uzaya dağılır. Bu enerjinin yalnızca 2.2 milyarda biri yeryüzü tarafından soğurulur ve hayat için zorunlu şartların oluşmasını sağlar. Güneşderi, X-ışınlarından radyo dalgalarına kadar her dalga boyunda enerji dağılır. Güneşte ışınım gücü ile çekim gücü denge halinde bulunur.
700.000 kilometre çapa göre çekirdekte oluşan ışığın sürati de göz önüne alındığında yüzeye takribî 2 sn de gelmesi gerekirken, fazla hidrojen yoğunluğuna bağlı olarak bu zaman 10 milyon yıldır. Gerçeğinde biz 8 dakikadan da öte güneşin 10 milyon sene evvel oluşturduğu ışığı görüyoruz.
Güneş
Yeryüzü çapının takribî 110 katı
Yer yüzey alanının 12.000 katı
Yer kütlesinin 333.000 katı,
Yer hacminin ise 1.306.000 katıdır.
Güneş kendi aksı çevresinde diferansiyel dönme hareketi yapar başka bir deyişle kutuplar ve ekvator farklı süratlerde döner. Ekvatoral bölgenin dönme sürati kutupların dönme süratinden fazladır. Takribî 400 kilometre kalınlığında olan ve Işıkküre fotosfer denilen güneşin gözle görülen parlak yüzeyi teleskopla araştırıldığında granüler bulgurcuk yapıya sahip olduğu görülür. Her biri sıcak bir gaz kütlesinin tepesi olan bu granüllerin rakamı takribî 4 milyon kadardır ve tüm güneşin yüzeyine içerir. Vasati ömürleri 7-10 dk arasında olan bu granüllerin ebadı 300?1450 kilometre arasındadır ve bu gazlar saatte 0.5 kilometre süratle yükselirler, enerjilerini kaybedince soğuyarak yüzeye doğru düşerler ve granüller arası karanlık çizgileri oluştururlar.
Güneşin kenarı, merkezinden daha karanlık görünür. Bunun sebebi, güneşin merkezine bakıldığında ışıkkürenin derin ve sıcak tabakalarını, kenar kısmına bakıldığında ise daha yüksek ve daha az sıcak tabakalarını görüyor olmamızdır. Işıkkürenin üzerinde, takribî 5.000 kilometre kalınlığında ve renkküre kromosfer ismini alan bir iç atmosfer vardır. Yapılan araştırmalar renkkürenin kenarlardaki tabakalarının bir mera yangını görünümünde olduğunu, birbiri üzerine binişen pek çok fışkırtı bulunduğunu tanımladı ve bunlara iğnecik spikül ismi verildi. Bu iğnecikler bulundukları yüzeyden 8.000 kilometre kadar yüksekliğe çıkabilmektedir.
Renkkürenin de üzerinde son derece yüksek sıcaklıklı Güneş tacı korona bulunur. Güneş tacı, birkaç güneş yarıçapı uzaklıkta, takribî 2 milyon K?lik bir kinetik sıcaklığa sahiptir. Güneş tacının bu kadar sıcak oluşu, ışıkkürede ve renkkürede bulunan bulgurcuk granül ve iğneciklerdeki spikül kütle hareketleri olduğu sanılmaktadır. Güneş tacının bu yüksek sıcaklık sebebiyle, dışarıya doğru dağılan ve dünyanın ötesine kadar uzanan elektrik yüklü bir tanecik akımı nötrino oluşturur. Bu akım, Güneş rüzgarı olarak adlandırılır.
Güneş kirleri ışıkküredeki ehemmiyetli, değişken, kalıcı olmayan, güneş yüzeyine oranla fazla yer kaplamayan ve çok şiddetli manyetik alana sahiptir yaradılışlardır. Bu alan 500 gauss?dan başlayıp 4.000 gauss?a kadar çıkabilir, bir karşılaştırma yapmak gerekirse dünyanın manyetik alan şiddeti 1 gauss?dan ufaktır ayrıca güneşin manyetik alan şiddetinin de birkaç gauss olduğu düşünülmektedir Güneşin merkezinde sarihe çıkan enerji radyatif iken yüzeye doğru gitgide maddesel taşınma konveksiyon alana kazanç. İşte bu maddesel taşıma ile güneşin diferansiyel dönmesi tesirleştiğinde kara kir alana gelmektedir. Ortaya çıkan kir grubu süratle gelişerek birbirini parçalar ve güneşin dönme güzergahında en öndeki kir genellikle en büyük kirdir ve baş kir ismini alır. Kirler max. büyüklüklerine eriştikten sonra genellikle birkaç hafta içinde kaybolurlar, yalnız kalan baş kir de giderek küçülerek o da birkaç hafta içinde kaybolur. Vasati büyüklükteki bir kirin gölge çapı 30.000 ? 50.000 kilometre arasındadır, seyrek de 140.000 kilometre? ye kadar çıkabilir. Güneş yüzeyinde kollanan kir rakamı kesintisiz olarak değişir. Kir faalliğinin max olduğu iki çevrim arasındaki zaman 11 yıldır, buna ilaveten 80 senelik bir çevrim daha olduğu öğrenilir.
Genelde renkküre beneklerinde zaman zaman ortaya çıkan ani parlamalar püskürme denir. Küçük püskürmeler birkaç dakika, büyükleri ise birkaç saat sürer. Fışkırmalar, görünüşü çok hoş olan güneş hadiselerinden biridir. Bunlar güneş yüzeyinde 200.000 kilometre uzunlukta, 40.000 kilometre yükseklikte ve 6.000 kilometre kalınlıkta olabilen şerit şekilli gaz akımlarıdır.
15 milyon K iç sıcaklığa sahip olan güneş, yaydığı enerji 3.86 x 1033 erg/sn göz önüne alındığında saniyede 4.7 milyon ton kütle kaybetmektedir. Başka bir deyişle güneş senede kütlesinin 100 milyarda birini kaybetmektedir. Güneşin kütlesinde ve yaydığı enerjide hissedilebilir bir değişme ancak 6 milyar senede ortaya çıkabilir. Dünyanın 4.5 milyar yaşında olduğu düşünülürse, bu da demektir ki güneş, yeryüzü var olduğundan beri hiç değişmemiştir. %60?ı hidrojenden oluşan güneşin bu kadar eforlu enerji sarihe çıkarması ancak çekirdek tepkimeleri neticesinde oluşabilir. Bu tepkimeler içerisinde en ehemmiyetlisi proton-proton tepkimesi olarak adlandırılan çekirdek kaynaşması füzyon zinciridir. Sarihe çıkan enerjinin minik bir kısmı da tepkimelerde oluşan nötrinolar tarafından taşınmaktadır.
Güneşin bundan sonraki evriminin öteki yıldızların evrimine benzeyeceği söylenebilir. Tam hidrojen tükendiğinde helyum ile daha ağır atomlar arasında oluşacak tepkimeler başlayacak, böylece güneş, ebatları gelişip parlaklığı çoğalarak, bir kırmızı dev yıldıza dönüşecektir. Sonunda tam nükleer enerji kaynakları tükenince, dış tabakalarını boşluğa fırlatacak ve seyyaremsi bulutsu oluşturacaktır. Seyyareimsi bulutsular ise daha sonra yeni yıldızların oluşması için civar hazırlayacaklardır Seyyareimsi bulutsu oluşturduktan sonra beyaz cüceye dönecek olan güneş, şu anki çapının 1/100?şana kadar küçülecek. Güneşin toplam ömrünün 10 milyar sene olduğu hipotez edilmektedir.
MERKÜR
Güneş sisteminde, güneşe 58 milyon kilometre mesafeyle en yakın ve 4.878 kilometre çap ile Plüton?dan sonraki en minik seyyaredir.
Güneş etrafındaki dolanımını 48 kilometre/sn süratle 88 günde bitirerek en süratli dolanan seyyare konumundadır. Kendi aksı etrafındaki dönme sürati son derece düşüktür ve Merkür?şan 1 günü takribî 180 dünya gününe denktir.
Yüzey sıcaklığı -170 ile 400 oC arasındadır. Merkür yüzeyine en fazla meteorit çarpan seyyaredir, bu sebeple Merkür?şan yüzeyi büyük miktarda Ay?ın yüzeyi gibi kraterlerle kaplıdır. Suratlarca kilometre uzunluğunda yılankavi izler tespit etilmiştir. Bazı bilim adamları Merkür?şan çekirdeğinin evvelden eriyik demirden oluştuğunu, bu çekirdeğin soğuyarak katılaşmasından sonra da yüzeyin kmlerce büzüldüğünü, bunun neticesinde da kabuk tabakasında uzun kıvrımların ortaya çıktığını ileri sürerler. Merkür?şan yakınlarında manyetik bir alanın varlığı bu seyyaresinde tıpkı dünya gibi büyük bir demir çekirdeğe sahip olduğunu düşündürmüştür. Merkür?şan atmosferi oldukça ehemmiyetsizdir ve yerçekimi o kadar cılızdır ki, atmosferinde ehemmiyetli ölçüde gaz tutunamaz.
VENÜS
Venüs kütlesi ve ebatları bakımından neredeyse dünyanın ikizidir. Venüs?e dünyanın kız kardeşi de denir. Ünlü İngiliz fizikçi Maxell?in isminin verildiği 11.000 m yükseklikteki dağ hariç olmak üzere Venüs?şan tüm yüzey biçimlerine kadın adı verilmiştir.
Güneşe 108 milyon kilometre mesafeyle ikinci sırada yer alır ve güneş çevresindeki dolanımını 224 günde tamamlar. Çapı takribî 12.103 kilometre dünyanın 12.756 kilometre ve kütlesi de dünyanın 0.81 katıdır.
Seyyare; yüzeyinden 50 kilometre yükseklikte, sülfirik asit damlacıklarından oluşmuş 15 kilometre kalınlığında bir bulut ile kaplıdır. Bu bulut katmanının altında da kükürt dioksit ve kükürt bulutları yer alır. Seyyarede alana gelen şimşek çakmalarının ve hava huzursuzluklarının bu kimyevi yapıdan kaynaklandığı sanılmaktadır. Atmosferin % 96 kadarlık kısmı CO2 ?den oluşmaktadır. Yoğun atmosfer ve seyyareyi çevreleyen kalın bulut örtüsü güneş enerjisi ni öyle bir meblağ ki Venüs?şan yüzey sıcaklığı 465 oC?ye erişir. Bu güneş sistemindeki seyyareler arasında azami yüzey sıcaklığıdır. Yüzey tazyiki da takribî 94 atmosfer tazyiki gibi yüksek bir seviyededir. Öteki seyyarelerin çoğunun tersine Venüs, aksı etrafında ters güzergahta doğudan batıya doğru döner ve bir bütün dönüşünü 243 günde tamamlar.
DÜNYA Yer
Güneş sisteminde, şu ana kadar edinilen bilgiler ışığında canlıların yaşamasına ergonomik tek seyyaredir. Güneşderi takribî 150 milyon kilometre uzaklıkta bulunan yerin, güneş çevresinde dolanma sürati 30 kilometre/sn?dir. Kendi aksı çevresindeki dönüşünü takribî 24 saatte, güneş çevresindeki dolanımını ise 365 gün 6 saatte tamamlar. Güneş sisteminin 5. büyük seyyareyi olan dünyanın, ekvator uzunluğu 40.000 kilometre, çapı ise 12.750 kilometre?dir. Kütlesi takribî olarak 6.1021 ton? dur. Toplam yüzey alanı takribî 510 milyon km2 dir. Kara parçaları yüzey alanının %29?unu kaplar. Kuzey Amerika, Güney Amerika, Avrupa, Asya, Afrika, Avustralya ve Antarktika yeryüzündeki kara parçalarını oluşturan 7 kıtadır.
Dünyanın tek natürel uydusu olan ay, takribî 385.000 kilometre uzaklıktadır. Kilitli dönme sistemiyle Ay, dünyaya kesintisiz olarak aynı suratını gösterir. Ay?da atmosfer olmadığında sema kesintisiz olarak karanlık görülür ve yüzeyi göktaşı çarpmasına bağlı olarak çok rakamda kraterlerle kaplıdır. Eliptik bir yörüngeye sahip olan Ay, 40.000 kilometre.lik bir band içerisinde Dünya?ya yakınlaşıp, uzaklaşmaktadır.
Yerin şekli elipsoittir, başka bir deyişle kutuplar ekvatora göre basıktır. Bunun da sebebi, yerin kendi aksı çevresinde dönüşü sebebiyle oluşan merkezkaç gücüdür. Mevsimlerin oluşması dünyanın dönme dingilinin meyliyle alakalıdır. Sıcaklık, yeryüzüne güneş ışınlarının dik gelmesine göre değişir. Yaz aylarında kuzey yarıküreye dik gelen güneş ışınları, kış aylarında ise güney yarıküreye dik olarak kazanç. Yerin etrafında magnetosfer denilen eforlu bir manyetik alan vardır. Magnetosfer, yerden 140 kilometre yükseklikten başlayarak dışa doğru dağılır ve yer yarıçapının takribî 10 katı kadar 64.000 kilometre bir uzaklığa erişir. Bu sayede güneşten salınan elektronlar ve yüksek enerjili protonları tutarak yeryüzünde hayatın devam etmesine katkıda bulunur. Tutulan bu parçacıklar Van Allen ismi verilen ışınım kuşaklarını oluştururlar. Bunlar yeri çevreleyen, eşmerkezli, hudutları kesin olarak parçalayamayan, iki kalın ulusa şeklindeki yüklü parçacıklar kuşağıdır. Kuşaklara şeklini veren tesir yerin manyetik alanıdır. Yerin manyetik alanı simetrik olmadığından bu kuşaklarda simetrik değildir ve yerden 64.000 kilometre yükseklikte ışınım kuşağı aniden son bulur. Bu yükseklik yerin manyetik alanın kumpaslı tesirinin, güneş rüzgarı sebebiyle ortadan kalktığı geçiş noktasıdır.
Magnetosferin dış hududunda, yerin çekim alanından kurtulan parçacıkların uyguladığı tazyik ile güneşin kütleçekimi alanından kurtulan proton ve elektronlardan oluşan parçacık akışının güneş rüzgarı uyguladığı tazyik birbirini dengeler. Takribî 100 kilometre kalınlığındaki bu dengelenmiş kuşağa magnetopoz denir ve burası magnetosferin dış hududunu oluşturur.
Güneş rüzgarının bu tazyiki, magnetosfer üzerinde bir ölçü daralmaya yol açar ve magnetosfer barbarca bir kuyruklu yıldız şeklini alır. Yer bu kuyruklu yıldızın çekirdek kısmında bulunur, magnetosferin kuyruğu ise yerden güneşten öte tarafa doğru uzar.
Akışkan halde su kapsadığı öğrenilen tek seyyare, dünyadır. Hidrosferin toplam kütlesinin %98?den aşırısını deniz suyu, geri kalanını ise göller ve dereler oluşturur. Yerin kütlesi üç ayrı kısımdan oluşur.
Ksaçma Litosfer ; kalınlığı takribî 35 kilometre? dir.
Manto ; 35 ? 2.900 kilometre arasındaki kısımdır
Çekirdek ;2.900 ? 6.400 kilometre arasındaki kısımdır.
Dış çekirdek erimiş haldeki demir metallerinden, iç çekirdeğin ise yüksek tazyik altında olması sebebiyle takribî 3.2 milyon atmosfer tazyiki donmuş demir metallerinden oluştuğu sanılmaktadır. Kutup bölgelerinde atmosfer dışından gelen elektron ve proton gibi süratli parçacıklar ile üst atmosferdeki atomlar arasındaki etkileşimler neticesinde çapı 2.000 kilometre? ye kadar uzanan ışık vakaları görülür. Bu kutup ışıkları perde, yay, ışın, şerit, yelpaze biçiminde olabileceği gibi kutup ışığı kasırgası da denilen değişebilen ışık şovları şeklinde de olabilir. Bu ışık vakalarının kutuplarda olmasının sebebi de, güneş rüzgarlarınca taşınan yüklü parçacıkların, yerin manyetik alanı tarafından kutuplara doğru iletilmesidir.
Dünyanın güneşin etrafındaki, güneşin de samanyolu galaksisi etrafındaki dolanımları ve tam düzeyin geometrik yapısı da kütleçekimi yerçekimi gücünün neticeyidir. Einstein?in geliştirdiği genel görelilik teoriyi, 200 seneden fazla geçerliliğini gözeten Newton?un kütleçekimi kavramına karşı tamamen yeni bir kavrayış ortaya koymuştur. Buna göre Eukleides geometrisine değil Riemann geometrisine uyan bir kâinat ortaya çıkar ve böyle bir kâinatta cisimler çarpıksal jeodezik en kısa yol üzerinde yol alırlar. Böylece Newton?un teorisine ters düşen;
*Işık ışınlarının, güneş gibi kütlesi çok büyük bir cismin yanından geçerken güzergah değiştirmesi,
*Kütlesi çok büyük bir cisimden salınan ışığın renginin kırmızıya kayması,
*Yerden yüksekte yakalanan bir saatin yeryüzündeki saate göre geri kalması,
*Merkür?şan yörüngesinin güneş etrafında tökezlemesi
gibi hadiselerin de açıklanması, Einstein?in geliştirdiği genel görelilik teoriyi sayesinde olası olmuştur.
Havayuvarı da olarak öğrenilen atmosfer, %78 N ve %21 O2?den oluşur. Geri kalan %1? de ise daha çok argon olmak üzere su buğuyu, CO2 ve değişik gazlar vardır. Deniz yüzeyinde cm2?ye 1.033 kilogram?lık tazyik uygular ki bu da 760 mm yüksekliğindeki civa kolonunun uyguladığı tazyike denktir. Kabaca 1.000 kilometre olan bu hava örtüsünün derinliği, yükseklik çoğaldıkça giderek inceldiğinden bütün olarak öğrenilememektedir. Atmosfer ağırlığının %50?si yerden 5.5 kilometre yükseklikte, %99?dan aşırısı yerden 40 kilometre?lik yükseklikte bulunur. Yerden 100 kilometre yükseklikte atmosfer, hava boşluğu olarak nitelendirilebilecek kadar seyrelir. Burada tazyik, deniz yüzeyindeki atmosfer tazyikinin milyonda biridir. Su buğuyu ilk 10-15 kilometre?lik kısımda yoğunlaşmıştır. Büyük kısmı 30-80 kilometre arasında yoğunlaşmış olan ozon katmanı ise güneşten gelen hasarlı morötesi ışınları soğurduğundan yeryüzündeki hayat açısından büyük ehemmiyet taşır.
Atmosfer sıcaklık farklılıklarına göre tabakalara ayrılır ;
Troposfer; sıcaklığın giderek eksildiği yerden 11 kilometre?lik yüksekliğe erişen bölgedir. Bu yükseklik kutuplarda 8 kilometre, ekvatorda ise 17 kilometre?dir. Yeri etkileyen hava süreçlerinin çoğu burada asıllaşır.
Stratosfer ; troposferden sonraki 50 kilometre?lik bölgedir ki burada sıcaklık yine çoğalmaya başlar. Ozon katmanının bulunduğu stratosferin üst kısmında sıcaklık barbarca yeryüzeyi ile aynıdır.
Mezosfer ; stratosferin üzerinde yer alan bu kuşakta ise hava sıcaklığı takribî 85 kilometre yükseklikte en düşük bedeli olan -100 oC?ye düşer.
Termosfer ; mezosferin üzerinde yer alan bu kuşakta ise sıcaklık yine yükselerek 1.750 oC?ye kadar çıkar.
Atmosferin değişik bölgelerinin tanımlanabilmesi emeliyle sıcaklıktan başka parametrelere de lüzum vardır.
Yerden 55 kilometre yükseklikten başlayıp yer çapının birkaç katına kadar çıkan bölgede çok ölçüde iyon olduğundan buraya İyonosfer bölgesi denir.
Gazların balanslı dağılımı ve bölgenin her yerinde aynı oranda olması sebebiyle yerden mezosferin ortalarına kadar olan bölgeye homosfer, daha yükseklerde ise yoğunluğun eksilmesi sebebiyle gazların oranlarında değişmeler görüldüğünden bu bölgeye de heterosfer denir.
Egzosferde atmosferin yoğunluğu o kadar eksilir ki, molekül çarpışmaları giderek yok olur ve buna bağlı olarak da sıcaklık kavramı öğrenilen anlamını yitirir. Bu bölgede hidrojen ve helyum gibi hafif atomlar yerin kütleçekiminden tümüyle kurtulmalarına yetecek sürate erişebilirler.
MARS Merih
Demir oksit sebebiyle kırmızı seyyare olarak adlandırılan Mars?a aynı zamanda dünyanın erkek kardeşi de denilmektedir. 228 milyon kilometre mesafesi ile güneşe olan uzaklığı bakımından 4. Sırada yer alan Mars kırmızımsı görünümdedir. Güneşin çevresinde eliptik bir aksta dolanan Mars, bir turunu 657 günde tamamlarken, kendi etrafını 24.5 saatte döner. 6.787 kilometre çap ile dünyanın yarısı kadar bir büyüklüğe sahip olan Mars?ın vasati yüzey sıcaklığı – 40 oC dir.
Mars?ın etrafında manyetik alan tespit etilememesi ve yoğunluğunun düşük olması dikkate alındığında , seyyarenin çekirdek kısmının metalsi yapıda olmadığına işaret eder. Mars?ın ince atmosferi esas olarak CO2?den oluşur. Bir ölçü de azot ve argon kapsar, ayrıca yapıt ölçüde de su buğusuna rastlanmıştır. Mars?ın kuzey ve güney yarıkürelerinin son derece farklı yüzey yapılarından oluştuğu anlaşılmıştır. Güney yarıküre daha daha önceki ve kraterli, kuzey yarıküre ise daha genç ve volkanik orijinlidir. Mars?ın yüzeyinde muhtelif volkanların, geniş lav düzlüklerinin, muhtelif cinsten kanalların ve kanyonların ve Heyelan enkazlarının olduğu tespit etilmiştir. Bu yüzey biçimlerinin ebatları, dünya yüzeyindekilerinin ebatlarına oranla oldukça büyüktür.
Mars, güneş sistemindeki öğrenilen en büyük volkan olan Olympus Mons?u bünyesinde bulundurur. Bu dağın taban çapı 600 kilometre yüksekliği ise 20 kilometre etrafındadır. Olympus Mons?un da içinde bulunduğu Tharsis yaylasında bir çok yüksek volkan da vardır. Buna karşılık ekvatoral bölgede ise 2.000 kilometre genişliğinde büyük bir çöküntü alanı vardır. Rüzgar, Mars?ın yüzey biçimlerinin oluşmasında ehemmiyetli bir faktördür. Seyyarein yüzeyinde rüzgarlarca biriktirilmiş kumullara ve krater izlerine tesadüfülür.
Mars?ın Phobos ve Deimos adlı iki uydusu vardır. Yüzeylerinin kumpassız, kraterli kaya bloklarından oluştuğu anlaşılmıştır. Bunların Mars?ın yaradılışı aşamasında kütle çekimine tutularak yörüngesine giren minik seyyareler asteroid olduğu sanılmaktadır.
JÜPİTER Alıcı
Güneş sistemindeki en büyük seyyaredir. Takribî 143.000 kilometre çapa sahip olan Jüpiter?in kütlesi Yer?inkinin 318 katı, hacmi ise 1.300 katıdır. Jüpiter?in bu devasa kütlesinin oluşturduğu kütle çekimi tesiri, güneş sistemindeki değişik seyyareler üzerinde ehemmiyetli sıkıntılılıklara yol açar. 4 tanesi 1610?da Galileo tarafından bulunmuş en az 16 uyduya sahip olan Jüpiter, güneş sisteminin minik bir modeli gibidir.
Hidrojen ve helyum elementlerinden oluştuğu ve güneşten aldığı kızılötesi ışınların %70?ni geri saldığı anlaşılan Jüpiter?in çekirdeğinin, yer büyüklüğünde, kayaç yapılı ve geçirgenliği çok yüksek akışkan metallerle kaplı olduğu sanılmaktadır.
Jüpiter ile uydularından biri olan İo arasında bir akım hattı vardır ve bu hattan akan yüklü parçacıklar ile seyyarenin dış atmosferindeki yüklü parçacıkların etkileşimi neticesinde yaygın bir kutup ışığı ışıması ortaya çıkmaktadır.
Takribî 10 saatte kendi aksı çevresinde dolanan Jüpiter, öğrenilen seyyareler içerisinde en büyük manyetik alana sahip olandır ve yarıçapının 100 katına kadar erişerek Satürn?şan yörüngesini içine alır. Yüzeyinde oldukça büyük bir alanı kaplayan kırmızı kiri vardır.
Ganymedes Ganimed ya da Jüpiter III ; Seyyareden 1.070.000 kilometre uzakta bir yörüngede dolanan Ganymedes, Jüpiter?in en büyük uydusudur. Yoğunluğunun çok düşük olması kütlesinin takribî yarı yarıya kaya ve buzdan oluştuğunu gösterir.
Europa Jüpiter II ; Jüpiter?in dördüncü büyük uydusu olan Europa?nın yüzeyinin büyük kısmı muntazam ve çok parlak buzla kaplıdır. Europa?nın en sansasyonel özeliği, yüzeyinde çapraz, koyu renkli, karışık çizgilerin bulunmasıdır. Bunlar onlarca kilometre genişliğinde ve bazen binlerce kilometre uzunluğundadır. Bunların Europa?nın kabuğundaki gerilmelerin yarattığı çatlaklar olduğu düşünülmektedir.
İo ; 4 büyük Galileo uydusundan en içte yer alanıdır ve Yer dışında aktif volkanlara sahip olduğu öğrenilen tek gökcismidir. Kendi aksı çevresindeki dönme sürati ile yörüngede dönme sürati aynı olan 1.77 Yer günü İo, Jüpiter?e her zaman aynı suratını gösterir. İo?nun inanılmaz çok renkli görünümü, çok rakamdaki lav akıntısından kaynaklanmaktadır ve bu akıntılar o kadar çoktur ki, uydunun yüzeyi her sene 1 cm kalınlığında yeni bir örtüyle kaplanmaktadır.
SATÜRN Zühal
Satürn güneş sisteminde Jüpiter?den sonra en büyük seyyaredir. Kütlesi Yer?inkinin 95 katı, hacmi ise takribî 750 katıdır. En büyüğü Titan olmak üzere tümü buz yapılı 22 uydusu vardır ve Güneş sisteminde en fazla uyduya sahip olan seyyaredir. Güneş sisteminde yoğunluğu sudan az olan tek seyyaredir. Şayet Satürn?ü Okyanus üzerine vazgeçebilseydik suya batmaz, yüzerdi.
Seyyarein ekvator düzlemi, yörünge düzlemine göre 27o yatıktır. Bu sebeple seyyarenin üzerinde mevsimsel farklılıklar olduğu düşünülmektedir. Seyyarein etrafında ince, yassı ve birbirinden ayrı 7 halkadan oluşan bir dış ulusa sistemi vardır. Milleteler ancak birkaç surat metre kalınlığındadır ve ekvator düzleminde değişmez bir konumdadır. Milleteler farklı ebatlarda, birbirinden ayrı rakamsız cisimden oluşur. Bu cisimlerin büyüklüğü ince toz zerresinden onlarca kilometre çapındaki kütlelere kadar değişir.
Halkaları oluşturan cisimler ayrı ayrı gözlemlenememiştir, bunların varlığı güneş ışığını ve radar dalgalarını yansıtma stillerine bağlı olarak tanımlanmıştır. Bunların yüzeyinde su buzuna tesadüfülmüştür, gerçeğinde ulusa malzemesinin gerçek hacmini su buzu oluşturur.
Satürn?şan uydusu Titan, şu anda dünyanın ilk yaradılış düzeylerine çok benzemektedir. Bu sebeple Titan?ın gelecekte insanoğlunun yeni adresi olabileceği düşünülüyor.
URANÜS
Uranüs?şan kütlesi Yer?inkinin 15 katı, hacmi ise 67 katıdır. Uranüs?şan etrafında ince, besbelli hatlı ve koyu renkli 10 halkanın olduğu tespit edilmiştir. Halkaların tümü, takribî 1 m çapında koyu renkli kaya eşi parçalardan oluşmaktadır. Bunların yapısı henüz tanımlanamamıştır. Uranüs, kutbu güneşe bakacak biçimde tekerlek gibi döner. Böylece çevresindeki halkalarda dik olarak onunla beraber döner.
Uranüs?şan 21 uydusu bulunmaktadır. Satürn?den sonra en fazla uyduya sahip olan seyyaredir. Beş büyük uydusunun Miranda, Umbriel, Ariel, Oberon ve Titania çapı 310 ? 1600 kilometre arasında değişir.
Uranüs?de, Yer?in ve Satürn?şan etrafındakilerle karşılaştırılabilecek miktarda manyetik alan vardır. Manyetik alanın aksı, seyyarenin dönme aksına göre 55o eğiktir ve bu değişik seyyarelere oranla oldukça yüksek bir kıymettir. Bu eğiklik manyetik alanın, güneş rüzgarı karşında tirbuşan eşi uzun bir kuyruk yapmasına neden olur. Seyyarein dönme periyodu takribî olarak 17.5 saattir ve dönme aksı olağandışıdır. Uranüs?şan eriyik halde bulunan ağır bir çekirdeği vardır. Çekirdeğin etrafında ise su, metan ve amonyaktan oluşan birkaç bin oC sıcaklığında ve binlerce kilometre kalınlığında bir manto yer alır. Bu fazla sıcak mantonun, üzerindeki atmosferin ağırlığından kaynaklanan devasa tazyikin tesiriyle kaynayamadığı ve buranın elektriksel olarak geçirgen olduğu, seyyarenin manyetik alanını ürettiği sanılmaktadır.
NEPTÜN
Neptün, varlığı keşfedilmeden evvel matematiksel usullerle orada olması gerektiği hesaplanan bir seyyaredir. Neptün?şan kütlesi Yer?inkinin 17 katı, hacmi ise 57 katıdır. Yüzeyinde büyük bir kara kir vardır.
8 uyduya sahip olan Neptün, kendi aksı çevresindeki bir dönüşünü 16 saate yapmaktadır. Yapılan çalışmalar etrafında 5 halkanın bulunduğunu ve seyyarenin manyetik alana sahip olduğunu göstermiştir. Jupiter ve Satürn gibi ehemmiyetli bir iç ısıya sahip olduğu düşünülmektedir.
Yer atmosferinin stratosfer tabakasında olduğu gibi sıcaklık terslenmesi yüksekliğe bağlı olarak sıcaklık çoğalması vardır. Bunu açıklayabilecek seviyede ozon ya da metan bulunmadığından, bu sıcaklık terslenmesi açıklanamamıştır.
PLÜTON
Güneş?den 5.913 milyon kilometre mesafesi ile en uzak seyyaredir. Çapı takribî 2,300 kilometre olan Plüton, Dünya?nın uydusu olan Ay?dan dahi ufaktır. Yoğunluğu çok düşük olan seyyarenin yüzeyi metan donu ve buzundan oluşmuştur. Sıcaklığın ?220 oC kadar olduğu seyyarede atmosfer ya çok ince bir katman halindedir ya da hiç yoktur. Plüton?un farklı fiziksel özelikleri kütlesi, büyüklüğü, eksenel dönme, yörünge dışmerkezliği ve eğiklik gibi farklı bir evrim geçirdiğinin göstergesidir.
Araştırmalar seyyarenin daha öncekinden Neptün?şan bir uydusu olduğunu ve sonradan bu sistemden böldüğünü gösterir. Plüton?un Charon isminde, kendisinin yarısı büyüklüğünde ve onda biri ağırlığında bir uydusu vardır.
Dünyaya En Yakın Yıldız Hangisidir
Yaftalar : Bunları Öğreniyor musunuz?