Burnout Paradise Remastered

Burnout Paradise Remastered

Aralık 5, 2019 0

Hani bazı unutulmayan serileri vardır ya? Daha Öncekinden oynadığımız ve tükettiğimiz saatlerin bedelini veren oyunlar, çocukluğumuzun bırakılmazları ve imalcilerin oyunlarına mücadele sarfederek çıkardığı oyunlar. Bana göre Burnout ivedisi bunlardan biri. İlk oyundan beri değişik fikirler ile gelip, aynı zamanda esas oynanışını da yakalamayı muvaffak olan Burnout, asla bitmesini istemediğim ve her yeni oyunla yeni bir tecrübe kazanmayı istediğim bir seriydi. Taa ki Electronic Arts, Criterion Games’i satın alarak ve stüdyoyu değişik kısımlara ayırana kadar.

Electronic Arts’ın stüdyoları alıp kendi başına vefat çukurlarını kazdırması palavra değil. Daha evvelinde de popüler oyunların sonunu getirmeye müteveccih olan Electronic Arts, Burnout’un sonunu da getirmişti. En son 2008 senesinde çıkan ve hakiki Burnout tecrübeyi sunan Burnout Paradise, serinin son oyunu oldu Burada Burnout Crash’i saymıyorum, neredeyse seriye hakaret stilinde bir üretim olarak çıkmıştı ve oyuncu kitlesi bir hayli azdı.

Burnout Paradise’ı hakiki kılan özelliklerin esasına inmeye çalışırsak, reelinde serinin evvelki oyunlarından esin alındığını ve yeniden de ruhunun içinde olduğunu görebiliyoruz. Bunu, analizin içinde zaman zaman bahsedeceğim. Natürel, yeni mekanikler ve oynanış modları da bulunmuyor değil. Criterion Games, daha önceki bir oyunu cilalayıp yeni bir reyin gibi satan bir şirket değildi.

Burnout Paradise Remastered

İlk Burnout tecrübemi Playstation 2’de Burnout 3: Takedown oynayarak geliştirmiştim. Konsolda bulunan yarış oyunlarından daha cümbüşlü ve “arcade” hissi vererek istediğimi yapmayı sağlıyordu. Seriye yeni ilave edilen “Takedown” ile asabınızı öteki müsabakacılardan çıkarabiliyor ve keşmekeş yaratabiliyordunuz. Burnout ve Burnout 2, bu bakımdan azıcık sadeydi, çarpışmalar ve aksiyonlar yalnızca trafikte bulunan vasıtalara çarptığınız zaman oluyordu ama Burnout 3: Takedown, seriyi bir nebze olsun süratlendirmeyi muvaffak olmuştu. Unutmadan belirtelim, Crash Course denilen özel bir çarpışma/para kazanma modu ise Burnout 3’te ilave edilmişti.

Gerçek gelişimimi, şu an da muazzam bir reyin olarak gördüğüm, Burnout: Revenge’de kazanmıştım. Uzun bir oynanış müddetim olan oyunda Takedown ve Crash Course yakalanmış ve yeni birkaç özellik ilave edilmişti. Geliştirilen nitro barı, intikam Takedown’ları, çoğaldırılan vasıtalar, gelişmiş kısım sistem, Traffic Check sınan özellik, Vertical Takedown ve daha bir çok özellik oyuna ilave edilmişti. Şayet Burnout Paradise gibi bir tecrübeye sahip olmak istiyorsanız Burnout: Revenge’e netlikle bakmanızı öneririm.

Sonra, serinin sondan ikinci olan Burnout: Dominator çıktı. Ne kadar eksantrik, Criterion Games, şu ana çıkardığı beş Burnout oyununu Playstation 2’de yakalamayı muvaffak olmuş, üstüne üstün konsolun eforunu kullanarak yeni mekanikler geliştirmeyi de muvaffak olmuştu.

Ah, evet, Dominator. Pek de gözdem değildi, Crash Course’un noksanlığı azıcık eksiydi fakat yeniden de popüler olan Road Rage, Eliminator ve Grand Prix gibi yarışlar hali hazırda bulunuyordu. Dominator’un gerçek hadiseyi ise nitro barına getirilen farklılıktı. Nitro barı bütün dolu olmadan kullanamıyorsunuz. Doldurduğunuz an etkin edebileceğiniz barın tekerrür dolması için Takedown veya stunt yapmanız gerekiyordu, natürel bu da benim gibi oyuncuların kafasını karıştırmıştı. Yalnızca nitro ile uçmak istiyordum, hadi ama…

Natürel, uzun bir suskunluktan ve konsol nesli sıçranınca, Criterion Games yeni oyunu olan Burnout Paradise’ı sarihe çıkarmıştı. Başta “Tamamen Burnout’un orijinalliğini bozuyor, bu nedir? Almam ben bunu.” gibi yorumlara dayalı olsa da, oyuncuların Burnout Paradise’a alışmaları uzun sürmedi.  Sarih dünya, bir sürü yarış alternatifi, tonlarca vasıta, daha önceki oyunlardan ilave edilen mekanikler, kent içinde bir araya gelmesi gereken kısa yollar ve kısacası her şey, bir Burnout severin basitçe alışmasını sağlamıştı. Zira daha önceki oyunların hissi hali hazırda bulunuyordu ve bu oyuncuları basitçe Paradise’a bağlayabiliyordu. Zati reyin o kadar popülerleşti ki, ne zaman birileri Burnout Paradise oynamaya başlasa, oyunla eşleşmiş olan Guns ‘n Roses’ın şarkısı Paradise City istemsiz olarak içinde çalmaya başlıyor. Aynı gidişat Need for Speed: Underground 2’deki Riders on the Storm şarkısı ile bağlayabiliriz.

Burnout Paradise Remastered

Burnout Paradise’ın kısa bir vakitte neden bu kadar popüler olduğundan bahsettik. Daha Önceki esasları içinde bulundururken aynı zamanda yeni mekanikler ve değişik oynanışı ile Burnout oyunu olduğunu basitçe gösterebiliyordu. Geçtiğimiz yıllarda ilk kez PC’de oynadığımda imalin rastgele bir Burnout oyununun başlangıcı gibi olduğunu gördüm. Bir radyo istasyonu size oyunda neler yapılabileceğini ve oyunun kolay elementlerini, oyunu oynadıkça gösteriyor. Daha evvel Burnout serisinde bulunmayan özelliklerden bahsedeyim.

Sarih dünya, bunlardan birisi. Büyüyen teknoloji ile oyunu tek bir kısma bağlamak istemezsiniz. Haliyle sarih dünya olduğu için, kentin bir tarafında başlayan faalliği, kentin diğer ucunu tamamlayabilirsiniz. Bu, aynı zamanda yarışların veya “Burning Route” sınan zamana karşı yarışın istediğiniz rotada veya yolda tamamlayabileceğiniz anlamına geliyor, başka bir deyişle yollar herkesin, nasıl gideceğiniz ise size kalmış.

Tags: Burnout Paradise Remastered, burnout paradise the ultimate box, Criterion Games, EA Games, PlayStation 4, XBox One, Yarış Categories: Donanım
PAYLAŞ PAYLAŞ PIN EKLE PAYLAŞ PAYLAŞ PAYLAŞ
Related Posts