Daha Öncekinden bir dostum ile kesintisiz oyunlardan muhabbet ederdik. O zamanlar özellikle bana kesintisiz Resident Evil 2’den bahsederdi. İşte zombiler var, aksiyon var vs… var oğlu var diye aramızda diyaloglar geçerdi. O zamanlar küçüktük, hep etraftan dinlediklerimizle bir adet oyuna el atardık. Sin ile de aynı böyle olmuştu. Günün birinde dostum “Bak bir bayan var, halka ilaç veriyor, onları mahlukat yapıyor. Çok hoş reyin.”diye beni gaza getirip, nasihat vermişti. O zaman Sin’i alıp, oynayıp tamamlamıştım. Makûs değildi ve beni hayal kırıklığına uğratmamıştı. Ancak Half-Life’a daldığım için yalnızca bir kezliğine oynayıp, tamamladığım sıradan bir reyin gibi köşede kalmıştı. Gerçekten de öyle olmuştu, yalnızca ben değil daha bir hayli oyuncu ilk Sin’i, Half-Life 1 yüzüne vazgeçti. HL kasırgası tüm dünyada esiyordu. İmalci Ritual şirketi bundan sonrasında birkaç proje ile karşımıza çıktı fakat Sin’den bahsetmiyorlardı, başka tasarılarından laf ediyorlardı. Artık zamanı gelmiş olan tuhaf bir fikir ile ilk bildiğimiz biçimde Sin 2 veya gerçek ismi ile Sin Episodes’i bizlere sundular.
Brezilya dizisi
Sin Episodes duyurulduğu gibi tuhaf bir fikirle çıktı. Üretimciler, hep öğrendim öğreneli televizyonlarda olan Brezilya dizileri gibi, oyunu bizlere kısım kısım sunacaklar. Bu surattan projenin ismi Episodes olarak geçiyor. Hatta Emergence ise ilk serüvenimizin gerçek adı. İlk oyundan tanıdığımız ve son anda elimizden kaçan Elexis Sinclare, adi tasarıları ile Freeport kentine geri dönüyor. Elexis, yeniden SinTek firmasının başında ve mutant’larını ortalığa yaymak istiyor. Bu surattan Freeport kentindeki karmaşıklıklardan ve yasasızlığından faydalanarak, özel bir uyuşturucuyu insanlara satıyor. Reelinde yapmak istediği, Freeport’u ele geçirmek ve idaremek. Ortada derin bir mevzu olmasa da, devam imali için son derece yeterli.
İlk Sin’i mahfeden Half-Life etkeni, devam üretiminde ise kurtarıcı olmuş. HL2’nin Source grafik motoru, Emergence’nin görüntülerini oluşturuyor. Genel olarak grafikler iyi gidişatta. Modellemelerden etraftaki kaplamalara kadar güzel bir uyumda dans ediyorlar. Birçok üretimden daha iyi görüntüler oyunculara sunuluyor. Fakat HDR ve birkaç yeni teknik kullanılmamış. Bu surattan grafikler bazı oyunların yanında, minik bir farkla geride kalmış. Efektler ve ışıklandırmalar en göz doldurucu tesiri yaratıyor. Özellikle suyun yansıması çok hoş bir biçimde yapılmış. Etrafta patlattığınız variller veya yanan yerler iyi biçimde kotarılmış. Basit birer efekt gibi kalmıyorlar, kendilerini belirli ediyorlar. Ana kişiliklerin modellemeleri oyunda dikkat edilen kısımlardan biri olmuş. Seksi Elexis’deri, Viktor’a kadar hepsi galibiyetli bir biçimde canlandırılıyor. Etraftaki modellemeler ve düşmanlar da ayırt edilebiliyor, ancak ana kişilikler kadar çok detaylı değiller. Kaplamalar genel stilde hoş ve göze batmıyorlar. Bazı yerlerde küçükten bir iki kusurları olsa da, genelde yeterliler.
Geri kalanlar
Sesler netlikle galibiyetli. Seslendirmelerden efektlere kadar hepsi oldukça iyi yapılmış. Kişiliklerin konuşmaları üstünde durulmuş. Silah ve patlama efektleri kendilerini belirli ediyorlar. Kulağınıza tok bir ses veriyorlar. Özellikle Steam ve Ritual’in forumlarında da oldukça sık bahsedilen ve benimde güzelime giden ana menü müziği var ki, gerçekten harikulade bir parça. Oyuna girmeden evvel menüde çalıyor. Forumlarda öteki Sin oyuncuları, bu parçayı nasıl bulabileceklerini sormuşlar. iTunes üzerinden Sin’in Soundtrack’i satılıyor. İsteyen olursa oradan satın alabilir.
İşte Half-Life 2 teknolojisinin en bereketli kısmı karşımıza çıkıyor. Fiziklendirme, Sin’i belki de en cümbüşlü kılan kısım olmuş diyebilirim. Reyin reelinde daha önceki tip FPS, başka bir deyişle Doom 3 ve Serious Sam gibi önüne geleni vur ve belirli olan yoldan ilerle mantığını direniyor. Ancak etkileşim ve etkileşim neticeyi oluşan seçenek öldürme teknikleri işin cümbüşlü kısmını üstleniyor.