Formula 1 sadece arabaların bir pistte dönüp durdukları bir spor değil. Bu sporun teknolojiye ve mühendisliğe kattıkları bir yana, yarışçıların şahsiyetleri bize uzun senelerdir eşsiz öyküler izleme fırsatı sundu. Bazı rekabetler pist üstünde kalırken kimileri pistin dışına da taştı.
Kitaplar ve filmler için sık sık bir kahramanın ancak öykünün makûssu kadar iyi olabileceği söylenir. Darth Vader olmadan Luke, Joker olmadan Batman nasıl yalnız kalıyorsa benzersi Formula 1’deki efsanevi yarışçılar için de geçerli.
İngiltere’nin yetiştirdiği en büyük kaptanlardan biri olan Nigel Mansell pistin geri kalanı ile pek de geçimli bir karakter değildi. Mansell her ne kadar Enzo Ferrari’nin şahsi olarak seçtiği son yarışçı olsa da, ekibe pek geçim sağlayamamıştı. Ekibin diğer kaptanı olan Alain Prost ise üç kez dünya şampiyonu olmuş bir addı ve akıcı biçimde İtalyanca konuşması ile ekibe hemen geçim sağlamıştı.
1990 Britanya GP’de Mansell, vasıtasında bir şeylerin yanlış olduğunu fark etti. Daha sonra ekip mühendislerini bu mevzuda sıkıştıran İngiliz kaptan, taşıtının Prost’un taşıtı ile kendisine sorulmadan değiştirildiğini bildi. Bunun sebebi ise Prost’a göre Mansell’e verilen vasıtanın daha iyi olmasıydı.
Yarıştan çekilen Mansell, sezon sonunda da F1’i tamamen vazgeçeceğini açıklamıştı. Williams ekibinin işvereni Frank Williams ise Mansell’i kendi ekibinde birinci kaptan olması için ikna etti. 1993 senesinde ise Prost’un da Williams’a katılacağını bilmesi üzerine bu kez kesin olarak Formula 1 kariyerine nokta koydu.
Mansell’in ilk Williams seneleri de hadiseli geçmişti. 1986 senesinde Williams’a iki kez dünya şampiyonu ünvanıyla katılan Piquet, ekibin birinci kaptanının da kendisi olması gerektiğini düşünüyordu. Öte yandan Mansell ise değişik bir görüşe sahipti.
Mansell pist üzerinde sık sık Piquet ile karşı karşıya geliyordu. Bu sebeple Piquet de ekip dostuyla taşıta dair teknik bilgilerini paylaşmamayı seçmişti. 1986’da Prost şampiyon olurken Williams kaptanları kendi arasında didişiyordu. 1987 sezonundan sonra ise Piquet ekipten bölünce bu tartışma son buldu.
Formula 1 tarihinin münakaşasız en büyük rekabeti Senna ve Prost arasındaki rekabettir. İki kaptan da Formula 1’in doruğuna çıkmak için McLaren ekibinde gayret ediyorlardı. Gelin görün ki iki kaptan da çok iyiydi ve dorukta sadece tek karakter yer vardı.
1989 Japonya GP’de Senna ile Prost kazası ikili arasındaki gayretin fitilini ateşlemişti. Piste yanılgılı biçimde dönüş yapan Senna diskalifiye edilince şampiyonluk Prost’a gitmişti. O sene Prost üçüncü şampiyonluğunu alırken McLaren da ekipler şampiyonu olmuştu. O sene şampiyonaya 21 ekip katılmış ve piste 39 kaptan çıkmıştı.
Bir sene sonra ise Prost bu kez Ferrari’deydi. İkili bir defa daha Suzuka’da karşı karşıya geldi. İkili yeniden kaza yaparken, Senna senenin sonunda şampiyon olmuştu. Prost o yarıyılda Senna’ya “kıymetleri olmayan bir adam” demişti. Senna ise bir sene sonra yaptığı açıklamada o kazayı öğrenerek yaptığını açıklamıştı.
1993 senesinde Alain Prost Breziya’da yarışa gittiğinde ise polis gözetmesi ile dolaşıyordu. Çünkü Brezilya’da çok büyük tepkiyle karşılaşmıştı.
Yeniden de bu öykü sonunda tatlıya bağlanmıştı. Prost’un çıktığı son yarışı kazanan Senna, daha önceki dünya şampiyonunu da birincilik kürsüsüne çıkarıp sarılmıştı. Senna’nın yaptığı kazadan evvel Prost artık yorumculuk yapıyordu. Seyirciler için özel bir tur atan Senna, telsizden müzakere yaptığı Prost’a “Sevgili arkadaşım Alain, seni özlüyoruz” demişti.
Prost ise pit alanında verdiği bir görüşmede artık rakip olmadıklarını, gelecekte dost olabileceklerini söylemişti. Ne var ki aralarındaki bu konuşma ikilinin son konuşması oldu.
Türkiye’de ve dünyada bir nesil için Formula 1 sevgisi Uçan Finli Mika Hakkinen ve Ferrari’nin çok şey beklediği Michael Schumacher’in rekabeti ile başlamıştı. 1998 sezonunda Hakkinen, altındaki MP4/13 isimli canavar ile şampiyon olmuştu.
1999 senesinde ise Schumacher, Silverstone’da yaptığı kazada sakatlanınca şampiyonluk bahtını da elinden kaçırmıştı. 2000 senesinde ise kazanan bu defa yeni bir dominasyon başlatmaya hazırlanan Schumacher’in oldu. Öte yandan iki kaptan pistteki rekabetlerine karşın hem pist üstünde hem de pist dışında birbirlerine büyük saygı dinliyordu.
2007 senesinde Alonso ile Lewis Hamilton, McLaren ekibinin çatısı altında toplanmıştı. İki dünya şampiyonluğu bulunan Alonso, Hamilton ile ciddi bir rekabet içerisine girmişti. O sezon ikili devamlı olarak ekip içinde birbirlerine karşı siyasi ataklar yaptı. Dahası, iki kaptan da ekibin müsabakalarına izin vermemesinden davacıydı.
O sezon sonunda İspanyol kaptan Hamilton ekibe veda etti ve kariyerine başladığı Renault’a döndü. İki kaptan da sezonu 109 puan ve 4 başarıyla bitirdi. Alonso, Macaristan GP’de Hamilton’ı yasakladı ve bu sebeple ceza aldı. O sezon ikilinin aldığı gizeme cezaları, yıl sonunda suskun ama derinden gelen Ferrari kaptanı Kimi Raikkonen’e bir puan farkla inanılmaz şampiyonluğu getirdi.
Turbo-hibrit çağında Mercedes AMG’nin münakaşasız dominasyonu, tüm zamanların belki de en tutarlı sürücüsü olan Lewis Hamilton ile birleşince ortaya çok büyük bir dominasyon çıkmıştı. Hamilton’ı durdurabilecek olan tek birey ise ancak başka bir Mercedes AMG kaptanıydı.
Mercedes 2010 senesinde Formula 1’e döndüğünden beri ekipte olan Rosberg, 2012 Çin GP’de de ekibe ilk başarısını kazandırmıştı. 2013 senesinde Hamilton ekibe katılırken bir sonraki sene Mercedes’in dominasyonu başladı.
Reelinde ilk başta ikili arasında bir arkadaşlık vardı ancak yaşanan vakalardan sonra ikisi de birbirine diş bilemeye başladı. 2014 Belçika’da yaşanan kazanın ardından Hamilton Rosberg’i yargıladı. 2015 senesinde ise Rosberg, Hamilton’ın eline tutuşturduğu podyum şapkasını Hamilton’a geri fırlattı. Bu ikonik anlar bugün dahi internette sık sık karşımıza çıkıyor.
2016 senesinde ise Hamilton, şampiyonluk çabasında Rosberg’i durdurmak için elinden geleni yapmıştı. Senenin son yarışında Hamilton, arkadakiler Rosberg’e yetişip onu geçebilsin diye ekip dostunu yakalamaya çalışmıştı. Netice Hamilton’ın beklediği gibi olmadı ve Rosberg, 2016 senesinde şampiyon olduktan sonra Formula 1’e veda etti.
Kariyerinin ilk senelerinde Kimi Raikkonen çok tartışılan bir addı. Bu ismi sanı dinlenmemiş genç Finli, “Uçan Finli” Hakkinen’in yerine gelmişti. Özetlemek gerekirse o senelerde bazen Raikkonen kazanırdı bazen de McLaren’i yarışmamaya karar verirdi.
İki kaptan aynı ekipte rakip olmasına karşın Senna pist üstünde, Bergher ise pist dışında ekibe liderlik etmişti. Asıl bir parti ve cümbüş insanı olan Bergher, “Senna bana nasıl sürüleceğini öğretti, ben ona nasıl gülüneceğini öğrettim.” demişti.
İki dünya şampiyonunu dünyanın en popüler ekibine koyduğunuzda aralarında büyük bir gayret beklersiniz. Raikkonen ve Vettel Ferrari’de toplandığında ise hiç de böyle olmadı. İkili toplanınca saatlerce badminton oynayıp sohbet ediyordu.