Ruslar tarafından beyaz perdeye uyarlanan Night Watch kimine göre hoş, kimine göreyse makûs bir filmdi. Sarihçesi zamanında ben pek hoşlanamadım. Fragmanları alakamı çekti, ancak filmde aradığım coşkuyu ve atmosferi bir cinsli bulamadım. Night Watch’u bir kenara vazgeçip, reel noktaya Tetralogy Dörtleme olan kitaplarına dönersek; World of Watches tezsi oldukça zaferli ve Rus yazar Sergey Lukyanenko kaleminden çıktı. Aynı zamanda Lukyanenko’nun Nikolay Perumov’la olan bir romanı daha var ki, A Farewell to Dragons da bu kitabı ve kitabın âlemini esas alıyor.
Kitaptan oyuna uyarlama
İmalin öyküsü Victor adlı şahsiyet üstünde yoğunlaşıyor. Bir gece ansızın Telle’nin kapısına katlanmasıyla beraber Victor kendini büyük bir serüven içinde buluyor. Şahsiyetimizin dört elementin eforunu bilip, Orta Dünya üzerinde dolanan sis bulutlarını dağıtması gerekiyor. Oyuna girdiğimizde bize vakaların başlangıcını kitap gibi anlatan bir sinematik karşılıyor. Bundan sonrasında üretime yanımızda Telle ile başlıyoruz. İsterseniz hakimiyetler ve oyunun oynanışı için Tutorial’a göz atabilirsiniz. Zati hakimiyetler kolay, gene de tercih size kalmış. Kendi kişiliğimizi de yaratamıyoruz, Victor hazır olarak çıkageliyor.
A Farewell to Dragons parti bazlı oynanışa sahip, ancak bazı zamanlar Victor olarak tek başımıza da dolanıyoruz. Yanımızdaki kişilikler senaryo gereği bize katılıyor. Mesela reyin başında Telle bizleyken, daha sonra ana senaryoyu takiben kısa zamanlığına yalnız kalıyoruz. Devamlı takip ettiğimiz senaryo vazifeleri haricinde, yan vazifeler de var. Genel olarak yan misyonlar basit yakalanmış. Bu Quest’leri kafasında mor ünlem olan NPC’lerden alabilirsiniz. Görev yerleri de iri işaretle haritada belirli ediliyor. Bölgeler içinde hırsızlar, barbar hayvanlar, iskeletler vs… gibi düşmanlarımız var. Bazı düşmanlar ise grup biçiminde oluyor ve başlarında mini boss bulunabiliyor. Boss’lardan işe yarayacak eşyalar düşebiliyor. İmalin dünyası bildiğimiz banal mucizevi dünya değil, içeriğinde ateşli silahlar ve bazı mühendislik dahileri var. Hatta bazı yerlerin tasarımları ve kullanılan teknoloji -buğulu teknolojiyle çalışan bir mekanizma söylenebilir- hafiften Steampunk havası verebiliyor.
“İmalin grafikleri genel olarak vasatın altında izliyor.”
Farklı yollardan, farklı sınıflara kaymak
Ana şahsiyet Victor, savaşçı sınıfında, ancak imal içinde onu azıcık daha farklı noktalara yönlendirebilirsiniz. Etkin ve pasif olarak çalışan kabiliyetler var. İsterseniz şahsiyetinizi kılıç kullanan, ağır zırh giyen bir savaşçı yapabilir veya hafif zırh, ok ve Dagger kullanan Rogue stiline de girişebilirsiniz. Tercih size kalmış. Belirli bir level’a geldikçe de yeni kabiliyetler açılıyor. Her pasif hünerin ve ona bağlı kullandığımız item’lerin belli avantaj ve dezavantajları var. Mesela ağır zırh yüksek bir koruma sağlarken, Evasion’a Saldırılardan sakınma ve çevikliğe eksi penaltı veriyor. Büyücü veya değişik sınıfları ise yanınızda bulunan kişilikler bitiriyor. Kabiliyetler haricinde perk’lere sahibiz. Perk’lerin kimilerinin hem lehimize hem de aleyhimize işleyen özellikleri var. Mesela sihirci için seçtiğimiz bir tanesi şahsiyete daha fazla anlam verirken, anlamın yine dolmasını da Regeneration yavaşlatabiliyor. Bütün tersi olarak da yalnızca artı veren, penaltısı olmayan perk’ler de var.
Neticeye doğru kazançken…
A Farewell to Dragons’un RPG öğeleri ve diyalogları cılız. Reyin Hack’n Slash tadına kayabiliyor. Diyaloglardaki yanıtlar ve konuşmalar belli tercihlerle hudutlandırılmış. Genel olarak grafikler vasatın altında. Sinematik anlatımda yapılan seslendirme dışında oyundaki diyaloglar suskun sinema olmuş. Müzikler kendini tekerrür etse de, bir iki parça güzel sayılır.
Oyunun sistem lüzumları da yüksek değil. Düşük sistemlerde oynayabilirsiniz. Gerçi piyasada Dragon Age gibi nitelikli bir RPG varken, A Farewell to Dragons oynanır mı o da başka bir vaziyet. Neticede azıcık zaman geçirmek için belki göz atabilirsiniz.